Batı dünyasında art arda gelen “Filistin’i tanıyoruz” açıklamalarının perde arkasında, vicdani bir uyanıştan çok, artan toplumsal baskı ve siyasi zorunluluklar yatıyor. Avrupa sokaklarında yükselen halk tepkisi, özellikle genç kuşakların İsrail’e yönelik eleştirileri, siyasetçileri pozisyon almaya zorluyor.
Son dönemde Batılı ülkelerden gelen “Filistin’i tanıyoruz” açıklamaları uluslararası kamuoyunda dikkat çekerken, bu hamlelerin ardında yatan asıl niyet tartışma konusu oldu. Avrupa başta olmak üzere birçok ülke, yıllardır İsrail işgali altında yaşam mücadelesi veren Filistinliler için destek mesajları vermeye başladı. Ancak bu ani duyarlılığın samimiyetini sorgulayanlar da az değil.
Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülkenin 147’si Filistin’i resmi olarak tanımış durumda. Son günlerde İngiltere, Fransa, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Portekiz, Finlandiya, Lüksemburg, Malta, Andorra ve San Marino gibi ülkeler de Filistin’i tanıma sinyalleri verdi. Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkeden 11’i halihazırda Filistin’i tanırken, 9 ülke daha bu konuda adım atmaya hazırlanıyor. Bu gelişmeler, “Yıllarca sessiz kalanlar neden şimdi konuşuyor?” sorusunu beraberinde getirdi.
Batılı siyasetçilerin bugüne kadar Filistin meselesinde çoğunlukla sessiz kaldığına dikkat çekilirken, son açıklamaların halk baskısı nedeniyle yapılmış olabileceği yorumları yapılıyor. Avrupa’nın dört bir yanında on binlerce insanın sokaklara dökülerek İsrail’in Gazze’deki saldırılarına tepki göstermesi, siyasetçilerin “seçmen baskısı” altında kaldığı şeklinde değerlendiriliyor. Özellikle genç kuşakların Filistin konusunda duyarlı tutumları, Batılı liderlerin politikalarını gözden geçirmelerine neden olmuş olabilir. “İnsan hakları” ve “evrensel değerler” vurgusunun, Müslüman halklar söz konusu olduğunda geçersiz sayıldığı eleştirisi de uzun süredir Batı kamuoyunun vicdanını zorluyor.
Filistin’i tanıma sinyalleri veren ülkeler arasında yer alan Fransa’da hala Gazze’ye destek gösterilerine polis müdahalesi yapılıyor. Bu durum, Batı’nın attığı adımların samimiyeti konusunda kamuoyunda soru işaretlerine neden oluyor. “Zulmün karşısındayız” mesajı vermeye çalışan siyasilerin bir yandan da susturucu refleksler göstermesi, eleştirileri beraberinde getiriyor.
Avrupalı siyasetçilerin bugünkü hamleleri, geçmişte sessiz kalınan zulümlerin telafisi olarak mı görülmeli, yoksa uluslararası baskıya karşı alınan zorunlu pozisyonlar mı? Her iki yorum da kamuoyunda tartışılıyor. Ancak ortak kanaat şu ki; Batı, Filistin meselesinde artık “tarafsız kalma” lüksünü kaybetti. Bu gelişmelerin sadece diplomatik söylemlerle sınırlı kalıp kalmayacağı, ilerleyen süreçte atılacak somut adımlarla netlik kazanacak.
Kaynak: Haberler.com
Altın fiyatları, yatırımcılar tarafından araştırılmaya devam ediliyor. Geçtiğimiz hafta rekordan rekora koşan gram altında dalgalanma…
İran'ın güneyinde yer alan Kirman eyaletine bağlı Zehkelut kentinde 5.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremin…
Sivas'ın Suşehri ilçesinde tarım işçilerini taşıyan minibüsün uçuruma yuvarlandığı feci kazada 3 kişi hayatını kaybetti,…
Eşref Rüya dizisindeki performansıyla adından söz ettiren Demet Özdemir, katıldığı davette transparan detaylara sahip siyah…
Kerem Aktürkoğlu-Fenerbahçe görüşmesine Emre Belözoğlu da dahil oldu. Tecrübeli teknik adam Aktürkoğlu'nun kendini Fenerbahçe'ye nasıl…
Galatasaray'dan sonra Panathinaikos ve Al-Shabab'ı çalıştıran Fatih Terim, teknik direktörlüğe devam etme kararı aldı. Transfermarkt'ın…
This website uses cookies.