Kategoriler: Manşet Politika

AK Partili Derya Yanık’tan korkutan uyarı: Nüfus dönüşümü olmazsa tarihten silinip gidersiniz

Haberler.com’un konuğu olan AK Parti Osmaniye Milletvekili Derya Yanık, Türkiye’nin nüfus politikalarına ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin nüfusunun son 40 yıldır azalma eğiliminde olduğuna dikkati çeken Yanık, nüfus yoğunluğunun bir ülkenin pek çok parametresini doğrudan etkilediğini vurgulayarak, “Nüfus dönüşümü olmazsa tarihten silinip gidersiniz” dedi.

Haberler.com’da Melis Yaşar’ın konuğu olan AK Parti Osmaniye Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Derya Yanık, Türkiye’nin nüfus politikalarına ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin nüfusunun son 40 yıldır azalma eğiliminde olduğuna dikkati çeken Yanık, nüfus yoğunluğunun bir ülkenin pek çok parametresini doğrudan etkilediğini vurgulayarak, “Nüfus dönüşümü olmazsa tarihten silinip gidersiniz” dedi.

Yanık’ın konuya ilişkin değerlendirmeleri şu şekilde:

“TÜRKİYE’NİN NÜFUSU SON 5 YILDA, 10 YILDA AZALMADI; 45 YILDIR DÜZENLİ OLARAK AZALIYOR”

Türkiye’nin nüfusu son yıllarda azalmıyor. Türkiye’nin nüfusu son 40 yıldır azalıyor. Belki daha uzun bir süredir azalıyor. Son 45 yıldır hatta azalıyor, 80 itibariyle baktığımızda.

Türkiye’de 1980 sonrası çok yoğun bir nüfus planlaması faaliyeti uygulandı. Hem devlet eliyle hem devlet destekli sivil toplum örgütleri, sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar eliyle 1980’den bu yana 45 yıldır uygulanan bir nüfus planlaması faaliyeti var. Hatta doğum kontrol planlaması söz konusu.

Dolayısıyla Türkiye’nin nüfusu son 5 yılda, 10 yılda azalmadı. Türkiye’nin nüfusu 45 yıldır düzenli olarak azalıyor. Fakat sizin de takdir edeceğiniz üzere hiçbir sosyal olay bir günde ortaya çıkmaz. Bir günde de onu hemen toparlayıp, işte etkilerini, olumsuz etkilerini ortadan kaldırıp birdenbire olumlu etkilerini öne çıkarma şansınız yok. Burada da öyle.

ARAŞTIRMALAR VE VERİLER

Nitekim bakın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız ‘Türkiye Aile Yapısı’ araştırması yapar. 5 yılda bir, TÜİK tarafından yapılan çok kapsamlı bir araştırmadır bu. 2016 yılından, 2011 yılından yanılmıyorsam, başlayarak devam eden bir araştırmadır.

Ben bakanlık döneminde, en son 2021’de yapmıştık. Sanıyorum 2026’da tekrar yapılır. Çünkü 5 yılda bir yapılması lazım. 2021 sonuçları çıktığında ben o dönem bakanlık döneminde 2016 ve 2011 yılları sonuçlarını da önümüze alarak Türkiye’nin son 15 yılında, işte nereden nereye gidiyor, önümüzdeki 5 yılda neler olabilir? Bu projeksiyonu görebilmek için bir mukayeseli tablo çıkarttırmıştım. Arkadaşlarımızla beraber uzun saatler bu tabloyu tartışmış ve politikalarımızla ilgili bir takım belirlemeler onun üzerine oluşturmuştuk.

Dolayısıyla Türkiye’nin nüfusun çevrim, yani toplumun kendi demografik özelliklerini regüle edebilme oranı vardı. Bu 2.10’dur. Yani nüfus artışının 2.10 olması. Fakat bizde 2024 itibariyle bu 1.48’di. Her yıl itibariyle de maalesef düşüyor.

O çalışmayı yaptığımızda şunu gördük: Türkiye nüfusu çok dramatik bir biçimde son 20 yıldır, 15 yıldır düşüyor, düşmeye devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın yaklaşık 10 yıl, 15 yıl öncesinden başlayarak söylediği ‘en az 3 çocuk’, ‘ailenin güçlendirilmesi’, ‘çocuk sahibi olmanın teşvik edilmesi’ noktasındaki çağrıların arkasında bu araştırmalar, bu bilimsel veriler yatıyor.

Şimdi sadece son yıllara bakarak niye bu kadar azaldı dersek meseleyi doğru tespit etmemiş oluruz. Bütün bir süreci dikkate alarak nerede, hangi sebeplerle azalmaya başladı ve biz hangi müdahaleleri; daha doğrusu hangi katkıları sağlarsak aile yapısına, aile yapısı daha güçlü ve işte daha sağlıklı hale gelir? Çocuk sahibi olmayı daha çok tercih eder hale gelir? Bunları konuşabiliriz.

“AVRUPA’NIN YAKLAŞIK 100-125 YILDA ALDIĞI MESAFEYİ BİZ 25 YILDA ALDIK”

Dolayısıyla bir defa Türkiye’de nüfusun neden ve nasıl azaldığını doğru tespit etmemiz lazım. Burası çünkü meselenin tamiri noktasında da hayati bir köşe olarak duruyor. Çünkü bir de şu var: Bakınız, sadece aile yapısı üzerinden konuştuğumuzda da böyle, öbür taraftan bir oranlama yaptığımızda hep benim de zaman zaman konuşmalarımda söylediğim bir husustur.

Avrupa’da nüfusun yaşlanma hızının düştüğü, işte yaklaşık 100-125 yılda aldığı mesafeyi biz 25 yılda aldık. Bunu ben söylemiyorum. Bunu bilim insanlarının yaptığı ölçümlemeler sonucu ortaya çıkan bir realiteyi paylaşıyorum.

“8 ÇOCUKLU ORTALAMA ANADOLU AİLELERİNDEN EN FAZLA 2 ÇOCUKLU AİLELERE GELDİK”

Peki niye böyle? İşte bu sebeple böyle. Yani son 45 yıldır çok dramatik bir nüfus planlaması uygulandığı için birdenbire 9-10 çocuklu ya da 7-8 çocuklu ortalama Anadolu ailelerinden en fazla 2 çocuklu aileler. Bu sadece şehirlerde değil, kırsal kesimde de böyle artık.

Dolayısıyla bu hız bizi birdenbire çok yoğun bir genç nüfusumuzla, çocuk nüfusumuzla övündüğümüz bir dönemden dramatik bir düşüşe getirdi. Çünkü Avrupa kendi doğal akışı içerisinde nüfus yavaşlama hızını yaşıyordu. Biz müdahale edilmiş ve çok kontrol edilmiş bir biçimde adeta baskılanmış bir biçimde o süreci yaşadık.

Şimdi bunu bilmeden, bunları görmeden, bugün ne yapsak da yeniden nüfusumuzu artırsak çözüm önerileri bence eksik kalır.

“NÜFUS YOĞUNLUĞU BİR ÜLKENİN, BİR TOPLUMUN PEK ÇOK PARAMETRESİNİ DOĞRUDAN ETKİLEYEN BİR HUSUSTUR”

Bu anlamda kurum ve kuruluşlarımız, bakanlıklarımız, ilgili bakanlıkların tamamı, Sağlık Bakanlığımız, Milli Eğitim, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, işte güvenlik politikaları tarafı itibariyle baktığımızda İçişleri Bakanlığımız, Adalet Bakanlığımız, neyse bütün kurum ve kuruluşlar bu konuyla alakalı ciddi bir mesafe, ciddi bir emek ortaya koyuyorlar.

Ancak işin sosyal tarafını özellikle gözden kaçırmamak gerektiği kanaatindeyim. Nüfus artışının veya nüfusun niye bu kadar önemli olduğunu da paylaşmak gerektiği kanaatindeyim.

Yani biz durup dururken Sayın Cumhurbaşkanımız ya da işte bakanlarımız, bakanlıklarımız, kurumlarımız, yani çok çocuk sevdiğimiz için, evet çocuk seviyoruz, ayrı da yani canımız istedi, hadi herkes çocuk… Hayır, bakınız. Nüfus, nüfus yoğunluğu bir ülkenin, bir toplumun pek çok parametresini doğrudan etkileyen bir husustur.

Nedir bir güvenlik? İki, ekonomik refahı üretme, iş gücünü sürdürülebilir hale getirme. Üç, sosyal hayatın kendi dinamiklerini devam ettirebilmesini sağlamak anlamında çok önemli birleşenleri etkileyen bir husustur. Yani mesele sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin 86 milyon nüfusu var, 90 milyon, 100 milyon meselesi değil.

“NÜFUS DÖNÜŞÜMÜ OLMAZSA TARİHTEN SİLİNİP GİDERSİNİZ”

Bakın, tarihçi Erhan Afyoncu’nun verdiği bir örnek vardı. Ben de çok açıkçası bilmediğim bir alan olduğu için okuyunca çok etkilenmiştim. Orada size sadece meselenin güvenlik boyutuyla olan kısmını, bunu iş gücünde de anlatabiliriz, sosyal hayatın dinamizmi anlamında da anlatabiliriz, sosyal yapının devam etmesi anlamında da anlatabiliriz.

Her milletin bir kimliği vardır. Kimliğinin özellikleri vardır. Her millet kendi hafızasını, kimliğinin özelliklerini, milli hasletlerini genç kuşaklar, yeni jenerasyonlar aracılığıyla tarihe aktarır. Bir sonraki nesle öyle aktarırız. Şimdi eğer bu anlamda bir nüfus dönümü, dönüşümü, regülasyonu olmazsa bizim millet olarak özelliklerimizi, millet olarak hasletlerimizi, kimliğimizin konu başlıklarına aktarma imkanımız da olmayacak. Tarihten silinip gidersiniz. Bakın çok net ve maalesef çok ağır bir cümle ediyorum: Tarihten silinir gidersiniz. Tarihten silinen onlarca millet var. Bu kadar net bir şeyden bahsediyoruz.

“GÜVENLİĞİNİZİ NE KADAR ÖNEMLİ BİR ÖLÇÜDE ETKİLEDİĞİNİ DE GÖRÜYORUZ”

Şimdi bakın, Erhan Afyoncu’nun verdiği bir kıyas var, onu sizinle paylaşayım: 1711 Prut Savaşı’nda Osmanlı yaklaşık 30 milyon, Rusya 16 milyon. 1711… 1877-1878, 93 harbi diye bilinir bizim tarihimizde. Yani yaklaşık 160 yıl sonra Rusya 100 milyon, Osmanlı 26 milyon. Bu demografi içerisinde Rusya 800 bin asker çıkarıyor, Osmanlı ancak 300 bin asker çıkarabiliyor. Güvenliğinizi ne kadar önemli bir ölçüde etkilediğini görüyoruz.

Dolayısıyla bu nüfus meselesi bizim için hem kimliğin korunması, milli hasletlerimizin, milli varlığımızın devamı, hem güvenlik, hem iş gücü, hem sosyal demografi açısından son derece önemli.

“25 YILDIR BÜTÜN POLİTİKALARIMIZIN TEMELİNDE İNSAN VE SOSYAL ANLAMDA DA İLK ÇEKİRDEK YAPI OLARAK AİLE VARDIR”

Bununla alakalı son yıllarda çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Son yıllar derken, son 15-20 yılı kastederek aslında söylüyorum. Çünkü AK Parti hükümetleri özelinde baktığımızda aile son derece önemli, son derece korunması gereken, desteklenmesi gereken bir kurum.

Bizim yaklaşık 24-25 yıllık iktidarımızın en başından itibaren, bunu çok iddialı ve çok net bir biçimde söylüyorum; en başından itibaren bütün politikalarımız, sosyal politikalarımızın tamamı ailenin desteklenmesi, güçlendirilmesi, korunması temeline dayanır.

Ancak son yıllardaki bu demografik düşüş sebebiyle aile politikalarımız biraz daha öne çıktı, biraz daha görünür hale geldi. Yoksa biz aileyi yeni keşfetmiş -tırnak içinde söylüyorum- bir iktidar değiliz. 25 yıldır bütün politikalarımızın temelinde insan ve sosyal anlamda da ilk çekirdek yapı olarak aile vardır.

Aileyi destekleyen, aileyi güçlendirmek, ailenin içerisinde yaşanan bir takım sıkıntıları ortadan kaldırabilmek için her türlü politikayı bugüne kadar uyguladık, uygulamaya devam ediyoruz. Ama eğer bir yerde, bir konuda gözle görülür bir mesele, bir problematik varsa oraya biraz daha tabi ki odaklanırsınız, biraz daha yoğunlaşırsınız ve daha çok mesai, daha çok zaman harcarsınız.

Dolayısıyla son yıllardaki çalışmalar bu anlamda biraz daha meseleyi toplumsal anlamda da görünür hâle getirmek, toplumun da dikkatini çekmek noktasına odaklandı.

Kaynak: Haberler.com

Paylaş

Son Haberler

  • Manşet

Balıkesir Sındırgı’da 6.1 büyüklüğünde deprem

Balıkesir Sındırgı'da 6.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem Balıksesir'in yanı sıra İstanbul, Manisa, İzmir ve…

17 dakika önce
  • Manşet

Balıkesir’de okullar 1 gün süreyle tatil edildi

Balıkesir Valiliği, kentte meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki depremin ardından okulların 1 gün süreyle tatil edildiğini…

26 dakika önce
  • Manşet

Balıkesir’deki 6.1’lik depremin ardından peş peşe açıklamalar

Balıkesir'in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki depremin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayy ip Erdoğan yaptığı…

26 dakika önce
  • Manşet
  • Diğerleri

Depreme canlı yayında yakalandı, korkudan ne yapacağını şaşırdı

Balıkesir'in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki deprem anı, bir sosyal medya yayıncısının kamerasına yansıdı.…

27 dakika önce
  • Manşet
  • Diğerleri

6.1’lik depremin ardından Naci Görür’den endişelendiren ilk yorum

Balıkesir'in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki depremin ardından Deprem Bilimci Naci Görür'den ilk değerlendirme…

27 dakika önce
  • Manşet
  • Diğerleri

Sındırgı’daki deprem güvenlik kamerasına yansıdı

Balıkesir'in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki deprem Bursa İznik'teki bir internet kafenin güvenlik kamerasına…

38 dakika önce

This website uses cookies.